top of page

tiyatro demiştik..


dikkat çekme, bulunduğu ortamda öne çıkma ve hatta alkışlanma arzusu. kalbimin çıkacak gibi çarparak bacaklarımın titremesi, sanki çığlık atsam sesim duyulmayacak gibi bir heyecan ve sahnede bir ben :) çok seviyorum. hep çok sevdim ve sanırım öyle de devam edecek. ilkokul piyesleri, ortaokul dönem gösterisi, lise ÖSS ile pas, üniversitede YTÜ Tiyatro kulübü ile başladı aslında her şey. sonra hemen her fırsatta bir takım kurslar, kulüp üyelikleri şeklinde devam etti. Fransa'da okurken de SciencePo Grenoble'un tiyatro kulübündeydim. Kulüp üyesi arkadaşımızın yazıp yönettiği oyunda oynadım; neredeyse kendimi oynadım. Fransızca'daki o garip hırıltılı r harfleri ve daha fazlası için çok çalıştık. Bana rol kesmeyi göstermekle beraber zaten konuştuğumu sandığım dili bir kez daha öğrettiler. 3 kere sahne aldık ve oyunumuz çok beğenildi. Oyunu sahnelemeden önce kamp yapmıştık. İzole bir villada tüm ekip 2-3 gün geçirdik. provalar yapıyor ve birlikte doyasıya eğleniyorduk. pek güzel ve de pek özeldir bende bunun yeri. sonra iş hayatı başlayınca aklımın bir köşesinde hep tiyatro. derken yine kulüpte buldum kendimi. Keşanlı Ali Destanı'nda evin küçük şımarık kızını ve mahalledeki kapı önü teyzelerinden birini oynadım. Ne kadar zor bir deneyimdi. Yönetmenle uyuşamadığımızdan tutun, aynı anda hem dans edip hem şarkı söylememizden, hem de kocaman sahnenin bizi yutmasından...yani bazen de olmuyor. hemen bıraktım o işleri. sana göre değil dedim.


yaklaşık 5 yıl ara verip sonra kendimi kulüpte buldum. kendimi buldum gerçek anlamda. hayatımdaki maskülen enerjinin tavan yaptığı bir döneme giriyordum. görevim gereği sosyal organizasyonlardan sorumluydum ve o dönem futbol turnuvası başlattık. yıllar sonra yeniden başlanmış bir aktivite coşkuyla karşılandı ancak işin başında durmak gerekiyordu. sezon boyu 98 maç seyrettim. ofsaytı biliyorum mesela. istemese de öğreniyor insan. derken kulüpte yeni oyun çalışmaları var. Fehim Paşa Konağı. Aziz ile Arif var. Merhaba ben Aziz! Bir sahnesinde kadınları hayal ediyorlardı. Kendi aralarında yükseliyorlar. provada ellerimi göğüslerime götürmüşüm. yönetmen geldi ve dedi ki o kadın hareketi oysa sen erkeksin erkeğin işi aşağıda :) tam o an kafamda bir anahtar çıkırt etti. derken devamı da geldi zaten. Aziz ile Arif birbirlerinin yarım kalan cümlelerini tamamlayan iki kafadar. en az benim kadar deli dolu ve benden kat kat yetenekli arkadaşımla çok acayip bir ikili olduk. tiyatro maceramda zirveyi tattığımı söyleyebilirim. derken bir küçük oyun girdi araya çocuk oyunu oynadık. o masumluk, çocuksu bilmezlik, içine girilmesi zor bir zihniyetti ancak tadı da bambaşkaydı. oyun sonunda miniklerin gelip fotoğraf çekinmesi de artizlik hissi verdi yani :) sonra ise Bana Bir Şeyhler Oluyor çıktı geldi, ancak benim küçük sürprizim vardı. bir süredir beklediğim müjdeli haber içimde sır olarak büyüyordu. onunla bu deneyimi tatmak isterken prova temposundan da en az "hasar"la sıyrılmam lazımdı. gazeteci oldum. koskoca oyunun sadece 10 dakikasına girip tüm foyayı ortaya döken, gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır düsturu ile hareket eden acar gazeteci ben :) ve yine bir kankam kameraman arkadaşım ile adeta tüm oyunu bozan tiplerdik. başrollerdeki arkadaşlarımın muhteşem performansları ile çok başarılı oyunlar sergiledik, dimağımızda hoş sedalar kaldı. devamı ise .. elbet bir gün kavuşacağız sahne ile!

bottom of page