top of page

arka-daş-lık


bu sefer sohbet etmek geliyor içimden, çok güzel bir haberle başladığım bu haftada zihnimde uzun süredir büyük bir yer kaplayan bir konu önemli bir adımla ilerledi ve bir anda olumlu anlamda boşluğa düştüm. çok da mutluyum, kuş gibi hafifim. bununla birlikte kelimeleri bir araya getirip o budur buna da böyle denir gibi beylik laflar edemeyecek kadar havalî haldeyim :)


derken düşündüm dedim ki sosyal yazılarımdan olsun bu seferki, epeydir de yazmadım bunlardan, şimdi tam zamanıdır. bugünlerde mevsim dönüyor. yaz mevsimi benim zamanımdır, Temmuz doğumluyum yaz çocuğuyum. yaz eğlencelidir, hovardadır, ele avuca sığmaz, akar gider. sonra mevsim döner, yavaş yavaş kışa hazırlar bizi. derken kış bastırır. nedense kış çetindir, ağır geçer, uzundur, soğuktur. o zaman belli olur gerçekler. ne kadar da kalıp bir söylem olsa "yaz aşkı" misali gelici geçicidir yaz arkadaşlıkları. dönemseldir, herkes biteceğini bilerek başlar. oysa kış böyle değildir. kaçacak yerin yok. yazlık ev gibi kapattım normal eve geçtim diyemezsin. komşuluktur, arkadaşlıktır, bu dönemde daha da mühimdir.


geceler uzundur bir kere. hava çabuk kararır. yapacak bir şey olmadan evlerde oturulur. o zaman git gel ev oturmaları başlar. ev oturmasına çağırabileceğiniz samimi kaç arkadaşınız var? hele ki pandemi döneminin özelini hiç saymıyorum. zaten görüştüğünüz çevreyi hepten kısıtladığımız bir dönem konu dışında kalsın şimdilik. efendim derken elinizde kalsın 3-4 arkadaşınız, hem de ailecek görüşebildiğiniz derece samimi ve güvenilir. öyle ya, gündüz kuşağı programlarında ne tür komşuluklar mümkün olabiliyor görüyoruz.


akışa not: Cem Yılmaz'ın hani bizdik marjinal; arkamıza buzlu badem sokup eğlenceler yapıyormuşuz ya, orada x kişinin kadın programında bütün mahalle "tren" yapmış o ne olacak? gerçekten de o programlarda işlenen konuların kurgu olması için dua ediyorum. toplumun bu kadar yozlaşmış olabileceğini kabullenmek istemiyorum. komşusu ile birlikte olup eşini aldatan hatta çocuğu komşusundan olup eşini ve çocuğu da kandıran değişik ruh halindeki kadınlardan, kızına, yeğenine vb sürekli tacizde bulunan hatta onlardan çocuğu olan kızlara kadar daha da çirkin ve insana yakışmaz hayat hikayelerini duyuyoruz maalesef. televizyonda yayınlanan dizilerdeki örn. aşk-ı memnu gibi, sözde zengin, elit ve hatta monşer ailelerin; belki bir kitlenin tabiri ile din-imanı olmayan, Allah kitap bilmez tiplerin yeğen yengesi ile birlikte oluyor ve amcasını aldatıyor şeklindeki yanlışı, olmaması gerekeni gösteren "ibretlik" öykülerin kendilerini kışkırttığını öne süren bir kitle de var. o zaman vay halimize çünkü bundan sonra yeni nesil ekranla büyüyecek ve orada sınır yok. siz eğer belli başlı güvenlik önlemi almazsanız video kanallarında her konuda her türlü bilgilendirme hem görsel hem işitsel hem uygulamalı ve de gayet oyalayıcı ve de eğlenceli olarak bedavaya hem de direkt olarak sunuyor. bana göre bu tür kanalları, programları suçlamak sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değil. tüm o öykülerde nihayetinde karakterler acı çekiyor, ölüyor veya kötü bir sonuçla baş etmek zorunda kalıyor. demek ki öykü bunu yapma demek için var. hangi mesajı nasıl algılamak istersek ona göre yorumlamamız da mümkün. böyle yaparak sorunları halının altına süpürüp kendimizi kandırıyoruz.


peki başlığa dönelim ve toparlayalım. efenim arkadaşlık, olagelen bir ilişki türüdür. bir veya birkaç insan arasında belirli yaşanmışlıklar neticesinde ortaya çıkar ve karşılıklı isteklilikle devam eder veya etmez. arkadaşlık etmek için ne ararsınız karşı tarafta? ilk önce güven duymak istersiniz. tiyatro veya drama kurslarında oyuncular arasında sahnedeki elektrik güven ilişkisine otursun istenir. olası bir aksilikte -seyirciye yansıtmadan, hem oyun hem arkadaşını kollarsın; çünkü hep birlikte ya batarsınız ya çıkarsınız. derken efenim oyuncular ısınmalarda birisi diğerini sırtını dönecek şekilde karşılıklı dikilirler, arkası dönük olan kendisini diğerine doğru yavaşça bırakır ve diğerinin onu tutacağına güvenir. öyle de olur. işte bu uygulamada, tekrar ettikçe her iki tarafta vücudunu esnek şekilde bırakabilecek rahatlığa gelene kadar o güven tesisi sağlanır. dolayısıyla arkadaşlıkta da beraber olaylar yaşandıkça karşı tarafa olan güven oluşur ya da oluşmaz. bu güven inşa etme durumu biraz halk diliyle arkanı kollama da olabilir o halde kelimenin "arka" kısmını buna yorabiliriz ;)


hayat nedir gibi konuşmalarda hep bir yolculuktan bahsedilir. fizikî olarak bir yere gitmesek dahi "zaman" diye tanımladığımız mefhum akar gider ve biz de içinden geçer dururuz. zamanla beraber hesap uydurduğumuz yaş algısı da bizim hayatta edindiğimiz deneyimlerle kat ettiğimiz yoldur yine.

akışa not: son dönemde dark ve atiye gibi dizilerle zaten var olan şüphelerim iyice körüklendi ki zaman tamamen insanoğlunun hayatı anlamlandırabilmek ve yönetebilmek adına uydurduğu bir kavram; keza yaş hesapları ve takvimler de tamamen saçmalık bana göre. henüz alternatif öneremediğim için sesimi çıkarmıyorum da böyle düşünmekte özgürüm neyse ki :)

eğer yolculuktaysak demek ki yanımızdakiler yol arkadaşımız oluyor. sonuçta eşimiz, arkadaşlarımız bize hayat mücadelesinde omuz veren, var olması yeterli dediklerimizi böyle sayabiliriz. bunlara yoldaş da denir. bakmayın kelime biraz siyasileştirilmiştir ama içi dolu kendini güzel anlatan bir kelimedir. o halde bizim kelimedeki "daş" buradan geliyor diyebiliriz. oldu sana "arkadaş" :)


-lık eki için fazla uzatmak istemiyorum, sonuçta karşılıklı ilişki kurmaktan bahsettiğimiz için oradaki karşılıklılık olarak kullanır. nihayetinde arka-daş-lık böylece kurulur ve oluşur. eh kelimesi bile bu kadar nazlı, anlamlı ise içeriği ne ola ki? ee sizde durum ne? arkadaşlarınızla en son ne zaman görüştünüz, keyifle sohbet ettiniz? çok oldu diyorsanız bence şimdi bir mesaj atın, bir selam çakın, ikinize de iyi gelecektir, söz veriyorum.


sevgi ve selamla.

bottom of page