top of page

anayım ben ana :)


güncel skeçlerde, parodilerde yükseldi bu söylem, dilimize de oturdu sanki. Ortamlarda söyleyince ilgili tepkiyi alıyor en azından :) efenim evet ben kimim serisine girebilecek olup ayrıca bir başlık olacak kadar çok yönlü bir kısım bu. henüz 2 yıllık bir deneyim (gebelik itibarı ile). insan annesine kendi kahramanı olarak bakıyor. en güzel yemekleri o yapar, en tatlı öpücük onun öpücüğüdür, en şefkatli kollar onundur, en mis kokulu odur. işte bunun tam karşılıklı olanı evlat için de geçerli ve çarpı bin beş yüz katı kuvvette diyelim :)


burada annelik ve evlat konusunu illa ki insan evladı olarak düşünmemek lazım gelir. sanırım bunu anneler, babalar, sevgililer günleri gibi özel günler hakkındaki görüşlerimi yazdığımda da belirtmişimdir. zira benim deneyimimden çıkardığım annelik sabır işi. sabrınız ise sevgiye dayanıyor. sevgi ne kadar güçlü ve sarsılmaz ise sizi o kadar ayakta tutuyor. dolayısıyla siz kedi, köpek gibi evcil bir hayvana, bakıma ihtiyacı olan bir aile büyüğüne, kimsesiz bir çocuğa vb sevgi duyup sabırla ilgi gösteriyorsanız; yüreğinizde şefkat varsa bu anneliktir. bunun erkeği kadını da yok tamamen insana özgü bir duygu. fiziksel olarak besleme, emzirme gibi kısımları konuya katmıyorum. dolayısıyla annelik insana sabrı öğretiyor. bir yöneticim böyle olacağını söylemişti öyledir diye kafa sallamıştım. insan yaşamadan anlamıyor. deneyim herhalde bu açıdan kıymetli. kitaptan okuyabilirsiniz, arkadaşınızdan veya bir büyüğünüzden dinleyebilirsiniz, içine girdiğinizde siz ne hissedip ne yapacaksınız o kısmı özel ve önemli.


ben kaçtım. uzun süre bebek sahibi olmak fikrini erteledim. önce tamamlanması gereken konular ekledim. yüksek lisans yaptım mesela. kariyerime odaklandım, çok yoğun çalıştım. hobime zaman ayırdım, tiyatro yaptım. hepsi de çok iyi oldu. peki sonra? illa ki saat 12'yi vuruyor ve eğitim diploma olarak duvara asılıyor, kariyer nakit olarak kredileri ödüyor, tiyatro ise video kaydında anılarda kalıyor. her durumda elde ettiğiniz başarının tatmini, sağladığı refah düzeyi ve öz güven sizi bir noktan diğerine götürüyor elbette. bakış açınız zenginleşiyor ve neyi istemediğinizi, istediklerinize ulaşmak için ne yapmanız gerektiğini de görüyorsunuz. biyolojik anlamda bebek sahibi olmak farklı bir yolculuk. onun olumlu olduğu varsayımından gidersek gebe olduğunuzu öğrendiğinizde beyaz ekran geliyor ekrana. şimdi ne olacak?


evet istedik, evet oldu, çok da iyi oldu. bizi neler bekliyor. bununla ilgili pek çok kaynak var. deneyimlerini blog yazılarına dökenler gibi, uzmanların yazdığı eserler, ailenizdeki deneyimler, çevrenizden gelen bilgiler. hatta siz sormadan söylenenler. genelde olumsuz, insanı endişeye düşüren yorumlar :) oo hadi hayırlı olsun, gelsin uykusuz geceler gibi. oo hadi hayırlı olsun, gelsin masraflar gibi gibi. bunları duymazlıktan gelmeyi tavsiye ediyorum. yapabilecekseniz karşı tarafın lafını ağzına tıkmak da olur. bir daha gebe bir kadınla nasıl konuşacağına dikkat etsin. aslında bu tür ayrıştırmaları sevmiyorum. evet gebelik hormonal dengeyi değiştiriyor ve belki normalden daha hassas, alıngan olunabiliyor. peki siz kilo almış bir erkek arkadaşınızın yüzüne oo ne biçim de olmuşsun, gelsin kolestrol şeker der misiniz? bunun onda yaratacağı duyguyu düşünmeden. duyguyu geçtim, ortamda oluşturacağı havayı düşünmeden konuşur musunuz? farklı bir niyetiniz yoksa hayır konuşmazsınız. dolayısıyla bu süreçlerde de yorumlarda kısası makbuldür. hayırlı olsun demek kafi. karşı tarafın detaylı yorumunu merak ediyorsa o kişi zaten size gelip sohbet eder.


bebek doğumuyla beraber var olup devam eden ve pek de performanslı olmadığım ev çekip çevirme konularına güm diye bebek bakımı eklendi. mobilya masayı ıslak bezle sildim ve mobilya kabardıysa bu estetik ve meta ile ilgili bir problem, parasını verir çözersin. ama ya bebeğe bir şey olursa, fiziksel ve dahi ruhsal anlamda yanlışlar yaparsam geri dönüşü nasıl olur, bunlarla nasıl başa çıkacağım? bebeğe nasıl bakılır? ben hiç okumadım. bunu tavsiye etmiyorum, şahsen her konuda aydınlık zihin tercih ederim. ben özellikle okumadım çünkü zaten bebekle nasıl baş edeceğime dair korkularım vardı ve 6 yıllık evlilik sürecinde ancak bebek sahibi olmaya tamam olmuştum. oysa kitaplarda gebelikten itibaren dikkat edilmesi gerekenleri anlatacaktı ve ben bu kuralları uygulama stresini kaldıramayacaktım ve kaçtım. temel düzeyde beklentim ikimizin de sağlıklı olmasıydı hepsi bu. bu durum hep böyle olacak onu artık biliyorum.


bebek bakımı ile ilgili kendimce başkası tarafından yapılabilir gördüğüm tüm sorumlulukları verdim ve kendimi biraz da olsa o anlamda sıyırıp çıkardım. açabildiğim alana hemen eski gündemlerimi sırasıyla önce iş sonra okul olarak geri aldım. ya da öyle yapmaya çalıştım diyelim. tam yeni düzen kurmuşken ve dengeyi yakalamışken pandemi süreci başladı ve birdenbire tepetaklak olduk. çok şükür ki bizim ve bizimle birlikte olan kişilerin ve sevdiklerimizin sağlığı yerinde; fiziksel olarak :) çünkü sinirsel ve ruhsal olarak farkında olarak veya olmadan yara aldık. bunu herkes için iddia ediyorum. ölüm hiç bu kadar sinsice yaklaşmamıştı. üstelik hızlı hareket etmemişti. efenim bendeniz bu sürecin en yoğun dönemini o dönem 9 aylık olan bebeğimle evde baş başa yaşadım. üstelik en başından beri hiç bu kadar yalnız kalmamışken.


9 aylık bebek demek emekleyen, pek çok gıdayı yiyen görece kolaylaşmış bir bebek aslında. ama kime göre :) eşimin komple işe gidip gelmeye devam ettiği benimse evde kalmak durumunda kaldığım ortalama 3 haftalık süreçte, aylarca kaçtığım her sorumluluk küt diye tepeme düşerek üstüme kaldı. ilk günlerde sadece su, soğumuş, tatsız kahve içip tüm gün pijamayla saç baş dağınık evde bağırış çağırış dolaştığım, akşam olsa da eşim gelse bir lokma bir şey yiyip sakince tuvalete gidebilsem diye günü geçirdiğim oldu. sonra sonra tuvalete gidebilme kısmından başlayarak işi çözmeye başladım. hatırlıyorum ki bir sabah hem ben hem de o gayet yeterli ve düzgün sayılabilecek şekilde, üstelik senkron diyebileceğimiz zamanda kahvaltı yapabildik. bu benim ilk başarımdı. daha fazla da ilerlemedim zaten bu kadarı yeterli oldu.


ihtiyacım olanın onunla baş etmek fikrinden kurtulmak olduğunu anladım. ikimiz baş başa kalmıştık ve ihtiyaçlarımızı benim yönetmem gerekiyordu. açlık, temizlik, uyku her neyse ama olayı yöneten bendim. organize olmak lazımdı ve de deneme yanılma. bazısı tuttu bazısı çuvalladı. günler günleri kovaladı. şimdi ilişkimizin enerjisi oturdu. o benim bebeğim, onu çok seviyorum. neye ihtiyacı olduğunu anlayabiliyorum ve bunu beraber çözebiliriz. böyle yazdım diye master degree çözmüşüm gibi oldu, yok yok aynı gün içinde sevgiden de yorgunluktan da bağırıp çağırmaya devam efenim, sağlık olsun gerisi hallolur.

bottom of page